Çarşamba, Mart 24

defter

'hayatımda bir sayfa açtım' diyen insanı samimi bulmam. insanın geçmişinden kaçma çabasından başka bir şey değildir bu. doğrudur, insan zaman zaman ister bunu. 'aşk hiç biter mi?' şarkısında geçen, sevgiliyi hatırlatan her anı silmek ister insan. bir zaman mutluluğun tanımı olmuş bir çift gözü unutmak ister. hani o gözlerini kapatınca, en zifiri karanlıkta parlayan bir çift gözü, hani o gülünce gülümseten, ağlayınca ağlatan...

katılmıyorum. hayat dediğin bir kalınca defter. doğrudur sayfalar çevrilir. doğru gibi görünür, tertemiz bir sayfa açmak. yalandır aslında.altında görünür önceki sayfanın izleri. inatla hayır kopardım önceki sayfaları diyorsan, itirazım yok. yalnız unutmayasın, kopardığın sayfalar temizlenip eklenmiyor defterin sonuna.

Cuma, Mart 19

Yarım

Yağmur yok bu sabah... Parlak gökyüzü, ince bir beyazlık yansıtıyor. Öyle ince, öyle narin bu sabah... Ağır ağır yükseliyor gün ve ilk hüzmeleri penceremden içeri sokuluyor. Görüyorum, duyuyorum bu sabah...

İçimdeki deniz duruluyor, çarşaf çarşaf seriliyor, dibindeki çakıl taşları kıyıya vuruyor. Sözlerim, yüreğim susuyor. Dışarıda bir ışık yanıyor, uyuyamanlar uyuyor; uyuyanlar uyanıyor...

Dışarıda çocuklar hala taşlar arasında top oynuyor, hala bakkal ile manav birbirinden para bozduruyor, otobüsler dolu yine ve hala birkaç genç kaldırımlarda oturuyor...

Nasıl olur da kaybolur insan? Nasıl terk eder bu güneşi? Nasıl yürümez, nasıl gülmez?
Anlayamıyorum...

Sessiz ve sakince...

Pazartesi, Mart 15

gül deli gönül..

Bugün hiç düşünmeden yazsam, yine böyle dolar mı deli gönül? Bugün umudun olmasa yine açar mı namussuz gül. Bugün seni sevmeden dursam, durur mu dünya? Yazdım düşünmeden yazamaz oldu gül. Umut etmedikçe sustu deli gönül. Dönüyor dünya dönmesine de ne açmaya gül kaldı ustam. Ne sevmeye gönül…

Pazar, Mart 14

Çorba

Gözlerimin körleştiği, duygularımın sıkıştığı, beynimin köreldiği günler...
Gördüklerimi, sevgilerimi, fikirlerimi anlatamadığım günler...

Yaşamın çimlerde uzanmanın ötesine geçemediği şu günler, uçurum kenarlarında gezinmekten daha korkutucu oluyor. Bu ironi kişisellik gösteriyor ya tabii, bendeki dert değil aslen, hayat dışarıda akarken yüzemeyen milyonlarcasını görünce. Başımı çevirip bakıyorum bazen. Ne oldu? Ne olacak? Ne oldum? Ne olacağım?

Beynimin içinde kaynayan bu sorular çorba, karışıyor. Belki bundandır kararsızlıklarım, acılarım, uzun bakışlarım. Gözlerimin önünde ifadesiz bakışlar dolanıyor. Kemiriyor beni, başıma ağrılar saplanıyor, yine kupkuru gözlerim yanıyor...

Yastığa sarılıp uyumak kadar basit aslında. Düşünmemek kadar basit, olmuyor...

Beklentilerimin farkında olmadığımı düşündüğüm anlarda gözlerim kapanıyor. Eyvah, çocukluğum ceplerinde şekerlerle yanıma oturuyor. Yüzü nasıl da gülüyor...

Keşfetmeye çalıştığım sırlar aslında bu çocukluğun küçük ayrıntıları olsa gerek. Sahici gülüşlerin sevgisi...

Gün bugün olmasa belki kanatlanmak yahut boğulmak kadar basit olmalı. Masmavi...

**Ukalalıklarımı mazur görünüz... "Hayat nedir ki bir düş, gördüğüm kadar."

Salı, Mart 9

Arife günlerinin bir anlamı vardır, her insan için ayrı
Dikkatle baksanıza herkeste yasadıklarıyla degil mi?
Bırakın masal okumayın bana, geride kaldı…
Arife deyince anneannenin çorbasının akla geldiği günler.
Sevgilinden mi ayrılcaksın aşkın arifesi degildir işte arttık ayrılığın arifesidir.
Kafanı kaldır yukarı bir bak her gün uçan bir martının arifesiyse hayat.
Bir kere daha yaşıyorsun demektir. Doya doya iyi ki yaşa