Perşembe, Kasım 5

adam,toprak ve tohum...

her insana doğduğunda bir toprak parçası verilir.kiminin toprağı kurak,çöl gibidir.kimininki ise nil nehrinin kıyısında...ne ekersen 10 katını,100 katını verir.tabi toprağa ekilen tohumlarla ilgilidir bu.ne kadar ve nasıl bir tahum ekildiğiyle ilgili... İnsanın hayatında karşısına bazen öyle bir tohum çıkarki...ömr-ü hayatta görülen en parlak,en renkli,bir kırmızı bilyeye en çok benzeyen tohumdur o (tabi anlayana...).diğer tüm tohumların içinden bağırır insana;''BENİ SEÇ;BENİ SEÇ!!!!.. ''.karşı koyamaz insan.bu karşı konulamaz tohumu eker adam toprağına.hiç olmadığı kadar büyük bir özen ve mutluluk içinde.bir çocuk gibi bakar o tohuma.o tohumun kocaman bir ağaca dönüşüşünü;köklerinin toprağın en derinlerine kadar işleyişini görebilmek için...Adam o güne kadar hiç ağaç tohumu ekmemişti toprağına.hep gelip geçici,küçük ve çok çok güzel çiçekler olmuştu toprağında kendiliğinden biten.hiç bu kadar derin izler bırakacak bir tohum görmemişti toprak..ama''bu sefer farklı bişeyler var'' diyordu adam.tohumu ekti toprağa.Çünkü artık dağılmakta olan toprağı bir arada tutabilecek kadar derin köklere sahip bir ağaç ekmesi gerektiğini o da biliyordu.ama bu tohum istemeden çıkmıştı karlısına.sanki gökten düşmüştü.o tohumu nasıl bulduğunu kendisi bile bilmiyordu.tek hatırladığı tohumun parlak görünümlü haykırışlarıydı.Adam hiç olmadığı kadar sabırlı davrandı tohumun büyüyüşünü izleyebilmek için.toprağındaki diğer tüm çiçekleri çoktan unutmuştu.onlar da zaten çoktan kuruyup terketmişti toprağı...fakat bir terslik vardı.tohum ekildiği anda yeşermişti ancak aradan aylar geçmiş olmasına rağmen hiçbir büyüme belirtisi göstermemişti adama.ama adamın umutlatı hala yeşildi...tohumunsa keyfi yerindeydi.hiç kimse o adam kadar ilgilenmemişti kendisiyle.onun kadar değer vermemişti.her istediğini yapıyordu adam.hemde bunu için sadece yalancı bir yeşeriş yeterli olmuştu...Aradan 8 ay geçmişti ve tohum çoktan kuruyup terketmişti toprağı tek bir yaprak bile açmadan.tohum adamı sürekli umutlandırmıştı.yani aslında sürekli aldatmıştı...hiç üşenmeden,utanmadan tam 8 ay aldatmıştı adamı gece gündüz.adam bu aldatılmışlık ve aldanmışlık içinde küstü toprağına.Tohum tamamen zehirlemişti toprağı.toprak nil nehrinin kıyısında bir çöl olmuştu.ürün vermiyordu artık.tohumdan miras kalan zehir topraktaki herşeyi yok etmişti ve hala ediyordu da...Tohumun dışı adamın gördüğü en güzel canlı yansımasıydı.güneşten parlak,ay'dan çekici...ama dışı ne kadar güzelse içi de o kadar zehirliydi.hatta öldürücüydü...Adamın kendine gelmesi uzun sürdü.hala gelemedi de.ama bazı şeyleri çok iyi anladı adam.sonsuza dek küstüğünü sandığı toprağıyla barıştı.biliyordu,toprak daha uzunca bir süre ürün vermeyecekti belki ama bir tek tohum yüzünden toprağından vazgeçemezdi.sonuçta ''TOPRAK'' devam ediyordu....

kırmızıbilye'ye saygılarla....

1 yorum:

  1. çok uzaklardan gelen,3-5 saat içerisinde tanıştığım biri birgün msjında bu tohum hikayesini anlatmıştı..."aşk zaten aylar süren bir süreç ama onu ilk gördüğünde tanışıp biraz vakit geçirdiğinde anlıyorsun o farkı.o ilk görüşmede dikilen tohum doğru yere doğru zamanda diklmişse hayat dediğimiz ağaç yükseliyor oradan.yok değilse soluo kuruo ağaç..ama toprak sensin vazgeçemiyorsun ki.bırakıyorsun azcık kendine geliyor toprağın.sonra yeni bir tohum aramaya başlıyorsun.çünkü herşeyden önce yaşamaya aşık olduğunu anlıyorsun.sorun da ne biliyor musun_?öyle parlak öyle gzel tohumlar var ki çalıo aklımızıdoğru tohumu görmemizi engelliyor..." o kadr doğru söylemiş ki...parlak tohumlar yüzünden doğru tohumu hala bulamadım!

    YanıtlaSil